Toplam Ziyaretçi Sayısı : 143.785    Bugünkü Ziyaretçi Sayısı : 191    Son Güncelleme Tarihi : 30.04.2024
Tel : 0216 345 35 25

İmza konusunda dernek üyelerinin millet vekillerine gönderdikleri mektup

23.10.2009

Sayın Milletvekili,
15 Ekim Beyaz Baston körler gününde kamuoyu engelliler alanında yaşanan onlarca olumsuzluk ve ayrımcılıklardan, bir şeylerin değişeceği ve iyileşeceği beklentisi içerisindeyken, Türkiye Büyük Millet Meclisi genel kurulunda, başlayan bir çalışma ile, borçlar kanunu değiştirilmektedir. Bu değişiklikle, aynı kanunun 15. maddesine getirilen düzenleme ile, görme engellilerin imzalarının geçerliliğine son verilmekte ve görme engelliler bilinmeyen kimselerin vesayeti altına konulmaktadır.

Kabul edilen kanun metni şöyledir. c. İmza

MADDE 15- İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukukî sonuçlarını doğurur. İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır. Usulüne göre onaylanmadıkça veya imza ettikleri sırada metnin içeriğini bildikleri ispat edilmedikçe, körlerin imzaları onları bağlamaz. Açığa atılan imzanın üzerine sonradan yazılan metnin, imza atanın iradesine uygun olduğu kabul edilir.)

Bu düzenleme, başlangıçta, görme engellilerin korunmasını amaçlıyor gibi değerlendirilebilir. Ancak, eski yıllardaki uygulamaların hiç böyle olmadığı görülmüş, bu nedenle de, 2005 yılında kabul edilen 5378 sayılı özürlüler kanunu ile, görme engellilerin imzaları ile ilgili düzenleme, borçlar kanunundan kaldırılmıştı.

O tarihten bu yana da, hiçbir görme engellinin kendi imzasını atmış olması nedeniyle mağdur olduğuna ve bu konuda açılmış davaya rastlanmamıştır.

Tam tersine, toplumun ve kurumlardaki görevlilerin bu konuda bilinçlendirilmesi çabası sürdürülmekte, gün geçtikçe de, mesafe alınmaktadır.

Hal böyle iken, yeni bir arayışa girilmesi tam anlamıyla, görme engellilerin ayaklarına vurulan pranga etkisi yapmaktadır.

Zira: usulüne uygun onay demek: görme engellilerin imza attıkları her belgenin notere tasdik ettirilmesi anlamına gelmektedir ki; günümüzün uygulamalarında, yerli/yersiz ve önemli/önemsiz bir hayli imzaya ihtiyaç olmaktadır.

Noterlerin bu onayı vermek için talepleri ise, hem imza tetkikinin yapılması, hem de, belgenin içeriğine vakıf olunduğunun tespiti noktasında ortaya çıkmaktadır ki, bunun için yine geleneksel uygulama 2 şahitle işlem yapmaktır.

Bu şahitler, noter tarafından sağlanmadığı gibi, şahitlerin görme engelli ile, akrabalıklarının veya iş ilişkilerinin bulunmaması gerekmektedir. Yapılacak noter masrafları ise, cabasıdır. Dolayısıyla, durum, görme engellilerin girişimciliklerini engellediği gibi, görme engellinin taraf olduğu sıradan işlemlerin dahi, maliyeti zaman zaman, işin bizatihi gerekliliğinden daha pahalıya gelmesine neden olduğu, aynı zamanda, her sıradan işlem için şahit bulundurmak mecburiyetine itilen görme engellinin, sıradan insanlarca bile, istismar edilmesi sonucuna götürmektedir. Bizler, 2005 yılındaki değişiklikten önceki dönemlerde, maalesef, bu engelleri aşabilmek için vasıfsız kimseleri ücreti mukabili istihdam etmek zorunda kaldığımız günleri yaşadık ki, bu anlamda sokak tinercilerinin şahitliğiyle işlem yaptıranlarımız dahi olmuştur.

Yine yeni düzenlemeyle, görme engellinin imzayı attığı sırada imzaladığı metnin içeriğini bildiğini ispat etme yükü, görme engelli ile, iş yapacak olan tarafa düşmektedir. Burada, ispat yükünün nasıl yerine getirileceğinin belirsizliği, bu yükün altına kimsenin girmek istememesi sonucunu doğuracak, dolayısıyla, hiç kimse, görme engellilerle, alacak borç ilişkisine dayanan işlere ve bu bağlamda doğacak hizmetlere talip olmayacaktır. Diğer yandan, ispat yükünün ağırlığı ve nasıl yerine getirileceğinin belirsizliği, hizmeti almaya mecbur olan görme engellilerin, karşı tarafın bütün taleplerini kabul etme mecburiyetine itecektir. Bu durum da, başta bankalar olmak üzere, görme engelliye hizmet sunmak durumunda olanlar için, caydırıcı etki yapacaktır. Taraflar, ispat yükünün güçlüğünden kaçınacak olmaları nedeniyle, görme engellilere hizmet vermeme yoluna gideceklerdir.

Keza, görme engellilerin esasen rıza göstermedikleri bir anlaşmaya, şahitlerinin imzaları ile mecbur edilmeleri de mümkündür. Zira: üzerinde ispat vasıtası olarak kabul edilen iki şahidin imzasının bulunması, imzalayanın iradesine bakılmaksızın belgenin geçerli olmasına neden olacağından şahitli dolandırıcılığın da yolu açılmış olacaktır.

Oysa, en sağlıklı yol, görme engellinin kendisini korumasına izin verilmesidir.

Bu nedenle, aşağıdaki değişikliğin yapılmasının, görme engellilerin güvenceye kavuşturulması için yeterli olacağını düşünmekteyiz.

1. Esasen doğru olan, borçlar kanununun değiştirilmekte olan 15. maddesinden, görme engellilerin imzalarını düzenleyen bölümün çıkarılmasıdır.

2. Şu kadar ki, kaldırılmaması konusundaki ısrara karşı teklifimiz ise, aşağıdadır.

c. İmza

MADDE 15- İmzanın, borç altına girenin el yazısıyla atılması zorunludur. Güvenli elektronik imza da, el yazısıyla atılmış imzanın bütün hukukî sonuçlarını doğurur.

İmzanın el yazısı dışında bir araçla atılması, ancak örf ve âdetçe kabul edilen durumlarda ve özellikle çok sayıda çıkarılan kıymetli evrakın imzalanmasında yeterli sayılır.

(İlgilinin görme engelli olması, ona, isteğine bağlı olarak, imzaladığı belgenin içeriğine vakıf olmasını sağlayıcı tedbirleri alma hakkını verir.)

Açığa atılan imzanın üzerine sonradan yazılan metnin, imza atanın iradesine uygun olduğu kabul edilir.)

Yaşanan bir hayli ayrımcılığa, toplumun ön yargıdan kaynaklı görme engelliyi dışlama çabalarına bir yenisini katacak olan düzenlemeden vazgeçmek için, sizden, bir an önce, tekriri müzakere yolunu kullanarak, yasanın topyekûn oylanmasından önce, değişikliğin yapılmasının sağlanmasına destek verilmesini bekliyor,

20 yıldan daha fazla süren bir mücadelenin sonucunda elde edilmiş olan imza atma hakkının ortadan kaldırılmasının, görme engellilerini kaç yıl daha mağdur edeceği tahmin dahi edilemezken, yapılan bu düzenleme ile, gerçek bir insan hakları ihlaline neden olunduğunu hatırlatırız.

Unutmayın:

İmza: onur,
İmza: haysiyet,
İmza: kimlik,
İmza: özgürlük,
İmza: varolmaktır.