Toplam Ziyaretçi Sayısı : 141.252    Bugünkü Ziyaretçi Sayısı : 222    Son Güncelleme Tarihi : 01.04.2024
Tel : 0216 345 35 25

Türkiye Körler Federasyonu 2015 yılı olağan genel kurulunun ardından



Bilindiği gibi, Derneğimizin üyesi bulunduğu Türkiye Körler Federasyonu'nun 2015 yılı olağan genel kurulu, 2. Toplantı günü olan 9 Ocak 2016 tarihinde yapılmıştı.

Bu genel kurulun öncesinde yaşanan süreci, kısaca özetleyecek olursak:
Federasyon başkanlığını, 2012 yılı genel kurulu öncesinde, 5 derneğin mutabakatıyla aday gösterilen Ahmet Cantürk yapmaktaydı.

Derneğimiz almış olduğu bir yönetim kurulu kararı ile, esas itibarıyla geçirilen dönemde, arzu edilen sonuçların alınamaması nedeniyle, dönemi yeteri kadar başarılı bulmadığını, bu nedenle, gösterilecek başka bir aday üzerinde mutabakat sağlanması halinde, destekleyebileceğini, ancak, mutabakatın bulunmadığı koşullarda, diğer derneklerinde desteklerinin göz önünde bulundurulmasıyla, Ahmet Cantürk'ü başkan adayı olarak göstereceğini ve destekleyeceğini açıklamıştı.

Dönem içerisinde, 15 aralık gününe kadar, derneğimize hiçbir öneri gelmez iken, diğer üye derneklerin kendi aralarında yapmış oldukları görüşmelerden bir sonucun çıkmadığı anlaşılmıştır.

Bu dönemde, ortalığa Altınokta Körler Derneği'nden bazı isimlerin aday adayı oldukları bilgileri yayılmış ise de,

Bunlardan sadece Turhan İçli'nin adaylığı şartlı olarak kamu oyuna açıklandı.

Açıklama öncesinde, derneğimizle hiçbir görüşme yapılmaz iken, adaylık şartı olarak ta, 6 üye dernekten, 4 tanesinin kendisini destekleme şartıyla adaylığını sürdüreceğini ilan etmekle, ve konuyla ilgili bir süre de koymamakla, ortamı, iyiden iyiye belirsizliğe sürüklemiş, aradan geçen bir sürenin ardından da, 4 dernek şartından vaz geçilerek, federasyonun 3'te 2'sinin kendisini desteklediği noktasından hareketle adaylığını kesinleştirmiştir.

Dönem içerisinde, derneğimizin ısrarıyla Altınokta Körler Derneği ile, derneklerinde bir görüşme yapılmış ise de, burada dile getirdiğimiz kaygıların anlaşıldığı ifade edilmekle birlikte, gereği hiçbir tavırda sergilenmemiştir.

Genel kurula giderken, 6 üye dernekten Uygar Görme Engelliler Derneği genel kurula katılma hakkı kazanamazken, diğer 5 dernekten, Altınokta Körler Derneği ve Görme Özürlüler Derneği, Turhan İçli'nin adaylığı, Çağdaş Görmeyenler Derneği, Evrensel Görme Özürlüler Derneği ve Türkiye Görme Engelliler Derneği'de, Ahmet Cantürk'ün adaylığı konusunda, tutum belirlemişlerdi.

Bu tabloda, 5 derneğin 3 tanesi Ahmet Cantürk'ü desteklerken, delege dağılımındaki, yapıya göre, tüm delegelerin katılımı halinde ve kendi derneklerinin iradelerine tam olarak destek verdikleri koşullarda, Turhan İçli'nin 177, Ahmet Cantürk'ün ise, 123 delege desteğine sahip olacakları anlaşılmaktaydı.

Ancak, genel kurulda sadece 240 geçerli oy kullanıldı ve bunların 136 oyunu Turhan İçli, 104 oyu ise, Ahmet Cantürk almış, seçim Turhan İçli'nin beklenen üstünlüğü ile sona ermişti.
Oylamada, Turhan İçli beklenen oylarının %76,8'ini alırken, Ahmet Cantürk'te, %84,6'ısını almıştı.
Bu arada, yaşanan tuhaflıklarda olmuştu.

Bunlar, Altınokta Körler Derneği tarafından seçim işleri için görevlendirilenlerin, toplu halde oturtulmuş kendi guruplarına, Ahmet Cantürk'ü temsil eden oy pusulalarını dağıtmamaları.
Israrcı biçimde isteyenlerin, zarflarının sandığa atılmadan müdahale ile düzeltilmesi,
Altınokta Körler Derneği delegelerinden, kullanılan gizli oylar esnasında, Turhan İçli dışındakilere oy kullananların tespiti halinde, disiplin kuruluna verileceklerine ilişkin kararları, Sanırım başkalarında gördüğümüzde eleştirmekten kaçınmadığımız, ancak, işimize geldiğinde ise, hoşumuza giden alametler olmalı.

Elbette bütün bunlar, Turhan İçli'nin seçimi kazanmışlığını gölgelemek adına değil, ancak, tarihe not düşerek, son yıllarda sıkça rastladığımız "ele verir talkımı, kendi yutar salkımı" anlayışına karşı, birilerinin günün birinde verecekleri cevapların delili olmalarıdır, amaçlanan.
Her neyse.

Sonuçta bir genel kurul yaşanmış, mutabık kalınmamış olsa dahi, yeni dönem için federasyona bir başkan da, seçilmişti.

Toplum olarak, kaybedenlerin ağlama alışkanlığına, buradaki kaybeden taraf olarak, elbette sığınacak değiliz.

Kaldı ki: son yıllardaki bilinen lider kişiliğiyle uyuşmayan hal, hareket ve anlayışıyla, sebep olduğu şaşırtmalarına rağmen sonuçta, bu örgütün 1998 2002 yılları arasında başkanlığını yapmış, hem de, bu başkanlığı sırasında da, başarılara imza atmış birinin, kabulü, o kadar da, zor olmasa gerek.

Daha da ötesi, bu dönemde sorumlusu olacaklarda, sonuç itibarıyla ona oy verenler olacağına göre, birilerinin düşünmesi gerektiğinde, en çok düşünmek durumunda olacaklarda, bizler değiliz.

Ancak, Genel kurul ile başlayan ve olumsuz anlamda, gelişerek devam eden öyle şeyler olmaktadır ki: bunlar, bizim ilgilenmek ve sonucunda da, tavır belirlemek durumunda olduğumuz gelişmelerdir.

Bu gelişmelere geçmeden önce, tarihe kısa bir yolculuk yapmak ve bağlayıcı ilkelerle ilgili bilgilendirmede bulunma ihtiyacı bulunmaktadır.

Türkiye Körler Federasyonu'nun 1996 yılındaki genel kuruluna gidilirken, federasyon başkanı yine Ahmet Cantürk idi.

Ancak, Altınokta Körler Derneği, Ahmet Cantürk'ün karşısına Ömer İnal Durmuş ile çıkma kararı almıştı.

Genel kurula katılacak derneklerin delege sayıları bakımından, birbirine yakın bir tablo bulunmakta, Ahmet Cantürk, birkaç oy ile, önde görünmekteydi.

Ancak, daha sonra Altınokta Körler Derneği tarafından ihrac edilmiş olan Ömer İnal Durmuş'un son gece, Beyazbaston Görmeyenler Derneği ile yapmış olduğu anlaşmanın sonucunda, taraf değiştiren Beyazbaston Görmeyenler Derneği'nin 19 delege ile, Ahmet Cantürk yerine Ömer İnal Durmuş'a oy kullanması sonucu,seçim Ömer İnal Durmuş'un 14 farklık üstünlüğü ile sonuçlanmış, federasyon adeta, bir elmanın 2 yarısı gibi bölünmüştü.
Geçen 2 yıllık dönemde, seçimi kaybeden dernekler, kullanılan yaklaşık 400 oydan, rakiplerine göre sadece 14 oy az aldıkları halde 0 temsil gücüyle federasyonda yerlerini kaybederek temsil edilemez hale gelirlerken,

Ömer İnal Durmuş yönetimi yapmış olduğu operasyonla, üye kütüğündeki düzenlemeleri sonucu, kaybeden derneklerin bir daha kazanamayacakları şartları oluşturmuştu.
Devamla, Tüzük değişikliği yaparak, federasyonun yeri İstanbul'dan Ankara'ya taşınmış, sahip olduğu mülk satılarak para tüketilirken, federasyon tıpkı bu günkü Engelliler Konfederasyonu gibi, Altınokta Körler Derneği'nin bir odasına kapatılmıştı.

Yani: İstanbul Kadıköy'deki bir dairenin parası havaya uçup bir daha, ne olduğu açıklanamamış olarak kalırken, (ısıtan da, ısınan da) her bakımdan birlikte yaşamaya başlamışlardı.
Bu durum karşısında kaybedenler ise, bir yandan 2908 sayılı dernekler kanununun zaptıraptı altında, hareket alanı sıkıntısı yaşarlarken, diğer yandan da, yıllarca mücadele edildikten sonra kaybedilen federasyonun elden gidişine karşı çareler aramak durumundaydılar ve her ne pahasına olursa olsun, federasyonda bir demokratikleşmenin gerçekleşmemesi durumunda, ayrı bir federasyon kurma yolunun denenmesi kararı alındı.

Bu şartlarla 1998 yılına gelinmiş, Ömer İnal Durmuş, Altınokta Körler Derneği ile yolları ayırmış, iken, diğer yandan da, birliğin korunması konusunda da, bir sağduyu belirmişti. Çalışmalar, Türkiye Körler Federasyonu'nun her kesin ortak malı olması, hiç kimsenin, federasyon etkinliklerinde engellenememesi, her kesin gücü ölçüsünde temsil hakkının kısıtlanamaması ile, kimsenin tek başına hegemonya kuramaması anlayışı üzerinde şekillendirilmeye yönelik olarak sürdürüldü.

O yıl, 4 noktada mutabakat sağlandı.
Bunlar:
1- Federasyon genel kurulunun 350 sabit delegeden oluşturulması ve bu genel kurula en az 234 delegenin katılmadığı şartlarda federasyon tüzüğüünn değiştirilmemesi. Böylece, azami uzlaşı olmadıkça tüzük değişikliği yapılmaması ve yeni mutabakatlar olmadıkça eskiye bağlı kalınması anlayışı benimsendi.

2- Her derneğin sahip olduğu üye sayısına göre, 350 delegenin paylaşılmasıyla, nisbi temsil sistemine göre, derneklerin genel kurulu meydana getirmeleri. Bu suretle de, afaki ve sınırsız ve kontrolsüz büyümenin yerine, paylaşım esası getirilmiş olmaktaydı.

3- Genel kurulda, seçime katılan her listenin, aldığı oy oranına göre yönetim kuruluna temsilci verebilmesi. Böylece, basıt çoğunlukla bütün yönetim kurulunun tek listenin eline geçmesi engelleniyor, federatif anlayışa uygun, nisbi temsil sistemiyle, tüm tarafların genel kurulda, diledikleri sürece, güçleri oranında yönetim kurulunda yer almaları sağlanıyordu.

4- Hiçbir derneğin, yönetim kurulunda, tek başına çoğunluğu sağlayamama kuralı. Yani: %49'u aşamayacağına ilişkin baraj. Bu günkü anlamıyla, 26 yönetim kurulundan en çok 12 üyeliğe sahip olabilmesi kuralı. Böylece, yönetim kurulundaki çoğunluğun en az 2 dernekle, nisbi temsil sistemi iyi işlerse daha fazla sayıdaki dernekle, ama, esas itibarıyla, tekelci olmayan bir çoğunlukla oluşturulma kuralı.

Bu 4 kural, federasyonda, demokrasi ve haklar bakımından, 18 yıl, düzenin korunmasını sağladı.
Bu kurallara göre:

1- yapılan son genel kurula, tüzük gereği, 350 delegenin 300'ü katılmaya hak kazandı.

2- Tarafların üzerinde mutabık kaldıkları tüzük değişiklik çalışmaları olmadığından, yeni bir değişiklik yapılmadı.

3- Seçime 2 adayla katılındı ve bunlardan, çoğunluğun listesi, %56,6 oy alarak,15 yönetim kurulu üyeliği alırken, azınlığın listesi de, %43,3 oy alarak 11 yönetim kurulu üyeliği kazandı.

4- Ancak, sorun 4. Kuralın uygulanmamasıyla ortaya çıktı. Bu kural bir derneğin %49 oranını aşamayacağına dair düzenlemeydi. Buna göre, bir derneğin yönetim kurulunda tek başına çoğunluğu sağlayamaması, dolayısıyla da, 26 yönetim kurulu üyeliğinden en çok 12 tanesini alabileceği kuralıydı. Bu kural seçimi kazanan tarafından göz ardı edilerek, listeye Altınokta Körler Derneği 13 kişiyle alındı. Şu kadar ki: başkan adaylarının almış oldukları oy oranına göre yönetim kurulundaki dağılımın belirlenmesine dair, üyelerin zaman kaybetmemeleri için, bir anlaşma sağlanmıştı. Bu anlaşmaya uygun alınan oy oranı çerçevesinde sayıların paylaşılmasının dışında, taraflar birbirlerinin listesine ve isimlerine karışmamışlardı. Ne ki: listelerin genel kurula kazanan liste olarak ilanı ile birlikte, bu sorunun varlığı fark edilmiş, birleştirilen listenin kazanan başkanı konumundaki Turhan İçli'ye, bu konuda yapılan uyarılar kabul görmemiştir.

Böylece, 18 yıldır, bir derneğin tahakkümünü unutmuş olan federasyon, 1998 öncesine dönerek, tek derneğin belirleyiciliğine imza atmış olmaktaydı. Oysa, sırf bu baraja uygun davrana bilmek adına, federasyon yönetim kurulu, 2010 – 2012 yılları arasında, yönetim kurulunda Altınokta Körler Derneği ve Türkiye Görme Engelliler Derneği olarak, sadece 2 derneğin temsilcisi kalınca, 2 dernekte 12 rakamını aşmayarak, 26 kişilik yönetim kurulunun 24 kişi olarak çalışmasına razı olunmuştu.
Kuşkusuz bu genel kurulda, bu kuralın uygulanmasından sorumlu olan, genel kurulu yöneten divandı. Zira: listedeki kişilerin seçilebilirlik kriterlerini taşıyıp taşımadıkları ile, oluşturulan listenin tüzük kurallarına uygunluğunu sağlamakla görevli olan genel kurulu yöneten, olmalıdır.
Ancak, biliyoruz ki, delegelerin zaman kazanabilmelerine hizmet amacıyla sağlanan mutabakat ile, oylamaların ikiden bire indirilmesi de, işin pratikliğini sağlamakla birlikte, tüzük bakımından uygun olmayan bir yöntemdir ve tarafların uzlaşması nedeniyle sorun oluşturmamıştır. Bu durumun, divan heyetini de yanılttığı düşünülmüştür. Ancak, durumdan istifade edenmutabakat ile, listesi teke inmiş olan ve bu mutabakat atmosferini de, divanı kandırma konusunda kullanmış bulunan mevcut federasyon başkanı olmuştur.
Yani: Bir yandan mutabakatla, listelerin yarıştırılmasının gereğini ortadan kaldırmak suretiyle, mutabakat görüntüsü altında kendi listeni inceletmemek, diğer yandan da, bu atmosfere uygun davranan iyi niyetli divan kurulunu yanıltarak, usulsuz ve haksız biçimde oluşan bir listenin seçilmesini sağlamak.

Olaylar, gün itibarıyla böyle yaşanmış olsa da, federasyon tüzüğünün ne anlama geldiğini tüm taraflar bilmekteydi ve 1998 yılında yapılan tüzük değişikliklerini hazırlayanların tamamı da, halen hayatta ve sürecin içerisindeydiler. Dolayısıyla, günün gerilimi, duygusallıkları ve belkide hatası, bu bilgiye sahip olan kişilerin yorgunluklarını atmalarıyla giderilebilirdi.
Aslına bakarsak, gelişmelerde, adeta bu istikametteydi.
Zira: Bir yandan, genel kurul salonunda alınan notların temize çekilmesiyle, oluşturulacak olan genel kurul tutanağı bir türlü, kurul üyelerinin imzalarına gelmiyordu ki: (bu durum, hatanın anlaşıldığı ve düzeltilmesine çalışıldığı) biçiminde yorumlanmıştı.
Diğer yandan ise, yapılacak yönetim kurulu toplantı çağrısının ekinde yayınlanan, çağırının yapıldığı kişilerin listesinde, Altınokta Körler Derneği temsilcisi 12 kişi gösteriliyor, listede yer almayan tek kişi ise, fedakarlıkta bulunarak çekilmiş olma ihtimali düşünülebilecek olan divan başkanı Hasan Tatar'dı.

Neyse ki: gerçekler çok çabuk biçimde ortaya çıkmaya başladı.

Önce, genel kurul tarihinden itibaren 15 günlük süre içerisinde toplanması gerek yönetim kurulu, yapılan açık öğretim sınavları mazeret gösterilerek ertelenmiş ve ilk tüzük ihlali usuli olarak gerçekleştirilmişti.
Sonra, yönetim kurulu toplantı çağrısının 26 yerine, 25 kişiye neden yapıldığına ilişkin federasyona yöneltiğimiz surumuza, hata yapıldığı cevabı alındı ve 26 kişilik mevcut durumu gösteren liste yayınlandı .

Artık durum çok netti.

Bunun üzerine, 31 ocak 2016 günü yapılacak yönetim kurulu toplantısın öncesinde, tüzük doğrultusunda gerekli düzeltmelerin yapılması için federasyon başkanlığına başvuruda bulunduk ve yazımızda, tüzüğe aykırı durumun sürdüğü koşullarda yapılacak olan yönetim kurulu toplantılarına da katılmayacağımızı bildirdik.

Cevap olarak:

1. Yönetim kurulu sıfatıyla toplandığı iddiasındaki tamamı Altınokta Körler Derneği'nden oluşan 13 kişilik gurup, düzeltme yapmak yerine, uygulamaya ilişkin direnme kararı alırken, tarafımıza da, çözüm için yargı, adres olarak gösterilmekte, yargıya baş vurmamızın kavga nedeni sayılmayacağı belirtiliyordu.

2. Yönetim kurulu toplantı yeter sayısının en az 14 olduğu koşullarda yapılan 13 kişilik bu toplantıda yaşanan zafiyeti ortadan kaldırmak için de, karar defteri ertesi gün, İstanbul'a gönderilerek, Görme Özürlüler Derneği temsilcilerine imzalattırılıyordu. Şüphesiz, bir arada ve aynı anda bir karara katılmak veya karşı çıkmak suretiyle kararı meydana getirmiş olmayan bu gurubun defterdeki imzaları diledikleri biçimiyle ikmal etmeleri, gerçek bir yönetim kurulu kararını meydana getirmeycektir.

3. Üzücü olan bir başka husus ise, bu garabeti tesbit etmekten sorumlu olan ve konuyla ilgili yanlışlığı genel kurula ve gerektiğinde, yargı ile, idareye rapor etmekle görevli olan denetleme kurulu'nun bir üyesinin, bu eksiği kapatmak adına doğrudan görev alması, işin şirazesinden çıktığı ve tuzun koktuğunu ortaya koymaktaydı.

4. Yine aynı kişi, genel kurul tarihinden 23 gün sonra, İstanbul'a taşıdığı genel kurul tutanağını, divan kurulu üyelerine imzalatmaya kalkmış, divan kurulu üyelerinin tutanağı incelemelerine izin vermemesi üzerine, kurul üyeleri de, tutanakları imzalamamışlardır. Dolayısıyla, tüzüğe uygunluğu ve genel kurul salonundaki kararlara sadık kaldığı belli olmayan genel kurul tutanağı, derneğimizin, divanda yer alan temsilcileri tarafından imzalanmamıştır.

5. Söz konusu toplaşan gurup, bir de, yönetim kurulu adına görev dağılımı yaparak, iş başı yapma kararı almıştır.

6. Yine bu toplantıda,Evrensel Görme Özürlüler Derneği'nin önerisi doğrultusunda, bir dernek başkanlar kurulu toplantısı yapma kararı da almıştır.

Bu aşamadan sonra:

1. Düzenlenen başkanlar kurulu toplantısında, mesele, tüm boyutlarıyla tekrar anlatılırken, karşılaşılan tavır, yanlışta direnme yönünde olmuş, adeta durumun sineye çekilmesi telkininde bulunulmuştur. Böylece, anlaşılmıştır ki: durum bir hatadan, bir yanlış anlamadan kaynaklanmamış, tam tersine iyi niyetinde istismarıyla, sistemli ve planlı biçimde, federasyonun tekelleştirilmesi olmuş.

2. Bu gurup tarafından alınan kararların, gayrimeşru oluşu nedeniyle, yapılan görev dağılımı, tarafımızca tanınmamış, bu nedenle de, Türkiye Körler Federasyonu ile olan, muhataplık ilişkisi de, başkan kanalıyla yürütülen işler dışında yok olmuştur.

3. Tüm genel kurul delegeleri bilmelidir ki, artık, derneğimiz temsilcilerinden divan kurulunda görev almış olanların, alınan kararların tutanağa doğru geçirildiği konusunda kefalet etmeleri mümkün değildir. Zira: tedavüldeki tutanak, taraflarınca imzalanmış değildir.

4. Temennimiz odur ki: bu olaylara karışmış olan denetleme kurulu üyesi, istifa ederek, yaratmış olduğu güvensizliğin, denetleme kurulunu da vurmamasını sağlamalıdır. Aksi taktirde, bu kurulun da, tartışmaya açılması zorunlu hale gelecektir.

5. Görme Özürlüler Derneği ve temsilcilerine tavsiyemiz, içinde yer almadıkları ve oluşum süreçlerini bilmedikleri kararları imzalamak, doğru bir yol değildir, bu yöntemden vaz geçmeleridir. Aksi taktirde (imzalamış olduğunuz metinleri, ilgili makamlar nezdinde, toplantıda bulunmamanızla savunamayacaksınız.)

6. Telkinler doğrultusunda, yasal sürelerin kaçırılmaması için, federasyon genel kurulunun iptali için dava açmış bulunmaktayız. Ancak, bu, esasa ilişkin her koşulda olumsuz sonuç doğuracaktır.

A) Ya dava, lehimizde sonuçlanacak, bu durumda bilerek ve istiyerek bize haksızlık etmiş bir gurupla birlikte olduğumuzu anlayacağız ki, devamında yaratacağı güvensizlikleri düşünmek bile acı.

B) Yahut, dava kaybedilecek, bu durumda ise, federasyon tüzüğünün ortaklaşa konulan kuraldaki iradeye uygun olmadığı anlaşılacaktır ki; bu da, sonun başlangıcı olacaktır.

7- Kuşkusuz mart ayında düzenlenmeye çalışılan ikinci toplantının akibeti de, birebir yukarıdakiyle aynı olmuş, yine tamamı Altınokta Körler Derneği'nden meydana gelen 13 kişiyle toplaşılmış, yine, Görme Özürlüler Derneği dahil olmak üzere diğer derneklerin temsilcileri katılmamış, yine, toplantı yeter sayısı sağlanamamıştır.

Bu çerçevede, Türkiye Körler Federasyonu, Genel kurul tarihinden bu yana meşru ve hukuken geçerli bir toplantı yapmamış ve acziçerisine düşmüş bulunmaktadır.
Şüphesiz, meşru biçimde alınacak bir kararla yapılacak yönetim kurulu toplantısındaki görev dağılımına kadar, mevcut görevlilerin görevlerini ve yetkilerini tanımayacağız.
Ayrıca, her ne şekilde olursa olsun, tüzük kurallarına dönülünceye kadar yönetim kurulu toplantılarına katılmayacağız.
Kuşkusuz anılan bu gurup, temsilcilerimiz hakkında gerekli kararı alacaktır.

Bütün bu bilgilerin ışığında, gelinen aşamada:

1- Türkiye Körler Federasyonu yönetim kurulu, meşru toplantılar yapmamakta ve kararlar alamamaktadır.

2- Bu noktadan hareketle, taraf teşkili oluşturması, üye derneklerinin talepleri doğrultusunda çalışmalar yapabilmesi, daha da önemlisi, meşru bir temsil yetkisine haiz olarak, dışarıya karşı muhataplık, kazanabilmesi mümkün değildir.

3- Bizler ise, bu günkü koşullarda, temsil edilememekten kaynaklı, güçlüklerle karşılaşmaktayız. Bu bağlamda, yeni anayasa çalışmalarında yokuz. Erişilebilirlik komisyonlarının çalışmalarında etkisiziz. Devletin konuyla ilgili bilgisinin bulunmayışı nedeniyle, federasyon tarafından oluşturulan engelle, muhataplık kazanamamakta, çalışmalar ve gelişmelerden haberdar olamamaktayız. Yapılacak olan Dünya Körler Birliği genel kurulu başta olmak üzere, uluslar arası ilişkiler alanında faaliyet gösterememekteyiz. Taleplerimizi birleştirerek muhataplarımıza ileteceğimiz kanal, kapalı bulunmaktadır.

4- Dolayısıyla, meşruyeti bulunan ve temsil ehliyetine sahip bir federasyona ihtiyacımız bulunmaktadır. Mevcut federasyonun geçici veya sürekli, olarak, gaspettiği söz konusu haklarımızı kullandırmama tutumu karşısında, sonsuza kadar çaresizce beklemeyi, elbette düşünemeyiz.

5- Bu koşullar, artık harekete geçmemizi zorunlu kılmakta ve çareyi federasyondaki muhataplarımızın dışında aramak durumundayız. Zira: gücünü, ihlal ettikleri tüzükten almaya çalışan bu gurup, sorunun çözümünü amaçlamadığını açıkça ortaya koymuş kimseler olarak, gelecekte, sebep oldukları bu durumun hesabını, nedenleriyle birlikte tarih önünde verecek olsalar dahi, bu gün, yanlışı yapma, konusunda kararlı görünmektedirler.

6- Peki bu koşullarda neler yapmalıyız?

A) Bu güne kadar, ihlal, her ne kadar Altınokta Körler Derneği temsilcileri eliyle gerçekleştirilmiş ise de, bu duruma ilişkin dernek tüzel kişiliği henüz görüşünü açıklamamıştır. Bizlerde, ihtimali olarak karşılaşabileceğimiz acı sonu ötelemek adına, bu dernekle bu güne kadar görüşmedik.

B) Buna karşılık, resmi olmayan çevreler, bu konuda Altınokta Körler Derneği'ne yalvarmamızı ve onlardan aman dilememizi, derneğin, ihlali, ancak bu biçimiyle ortadan kaldıracağını dillendirmektedirler.

C) Yaklaşılan sona doğru, elbette kabul görmesi halinde, yapacağımız şeylerden birisi, bu dernekle görüşmek olacaktır. Ancak, örgütlü mücadelenin zarar görmemesi ve kan kaybının engellenmesi adına, biz ne kadar ve hangi konularda yalvararak sonuç alabiliriz? Yakarışlarımız karşısında, masaya konulan hangi pazarlıklara tamam, hangilerine hayır demeliyiz? Bu bizimle birlikte, bu hareketin içinde yer alan bizim dışımızdaki çevrelerinde düşünmek ve cevap vermek zorunda oldukları sorulardır.

D) Ancak, bilinmelidir ki: yapılacak görüşmelerde, Altınokta Körler Derneği'nin, federasyon adına bu gün takınılan tavrı savunması yahut, tüzükteki %49'luk barajı dikkate almaması, bizim açımızdan, 1998 öncesi koşullar anlamına gelecektir ve o günkü koşullar kadar baskı altında olmadığımız günümüzde, başımızın çaresine bakma yolunu kaçınılmaz kılacaktır. Bu gün, bir tek kişiyi gözden çıkarmama pahasına, gelecekte birliğin bozulmasına sebep olacaklar ise, mevcut federasyonda 26 yönetim kurulu üyeliğini, diledikleri biçimde paylaşarak yaşamaya devam edebilirler.

7- Yapmak durumunda olacağımız bir başka iş ise, yukarıdaki işlerle eş zamanlı olarak, aynı sıkıntıyı, paylaşan örgütlerle görüşmelerde bulunarak, sorunların aşılması konusunda ortak politikalar oluşturmaktır. Bu, aynı zamanda, tabanın talep ve gerçeklerinden koparak, malum sınırlı isimlerden oluşmuş kadronun tekelini kıran ve gerçek talepler ile, buna uygun çalışmalar yapacak örgütlerin önünü açacaktır

8- Yani: Yeniden yapılanma süreci, diyebileceğimiz bu sürecin başlaması, yeni emekler ve uzun bir yol gerektirecek olsada, bu güne kadar gereken ağır bedeli ödeyerek, minicik kazanımlara erişmiş olan gerçek örgütlü ve mücadeleci gurubmun, bunu başaracağına inancımız tamdır ve biliyoruz ki: bu hareket aynı zamanda, rayından çıkan ve eskileri özleten örgütüde, rotasına sokacaktır.

Bundan sonraki süreç, ulusal ve uluslar arası alanda, karşılığı olacak sonuçlar doğurmaya başlayacak ve biz acı duysakta, haklarımızın alınması için, bu süreçleri yaşatacağız.
Bu süreçte, tüm camiadan beklentimiz, katkı, öneri ve etkinlikleriyle, mevcut şartlara maruz bırakılan çevreyle dayanışma içerisinde olmaları ile, bizleri mücadelede güçlü kılarken, yapabileceğimiz hatalardan da, uyarılarıyla bizleri korumalarıdır.