Toplam Ziyaretçi Sayısı : 143.062    Bugünkü Ziyaretçi Sayısı : 220    Son Güncelleme Tarihi : 30.04.2024
Tel : 0216 345 35 25

Yeni bir adım - Ahmet Cantürk

'Özürlü çocuk doğurdum diye kocam beni terk etti",

"Kör¬ler okulunu başarıyla bitiren çocuğumu özürlü diye, normal okula kaydetmediler."

"Yüksekokulu iyi dereceyle bitirdim, ama işsizim";

"Kırk yaşındayım, geçirdiğim bir trafik kazasında iki ayağımı kaybettim, yaşamak istemiyorum"! "Başarılarım Özürlülüğüme yenik düştü, sevgilim beni terk etti."

"Bir bardak çay içmek için uğradığım kahvehaneden elime tutuşturulan bin li¬rayla çıkartıldım. "...

Bunlar gerçek yaşamdan alman bazı Ör¬nekler...

Yalnızca ihtiyaçlarını karşılayabilecek kadar üretim yapılabilen eski çağlarda, özürlüler toplum için bir yük, aynı zamanda Tanrı tarafından, işledikleri suçun karşılığı olarak verilen bir cezaydı.

Bu nedenle özürlüden kurtul¬mak hem bir cezanın ortadan kaldırılması, hem de eko¬nomik bir yükün sona erdirilmesi idi.

Onun için de özürlü¬ler ya bir sepete konulup akarsu kenarlarına bırakılır, ya da doğrudan suyun içine atılıp Ölüme terk edilirdi.

Yine eski çağlardan yakın tarihe kadar gelen bir uygulama da insanları kasten Özürlü yaparak cezalandırmaktı: Gözlerin dağlanması, el ve kol kesilmesi, ayak kemiklerinin kırılma¬sı, dilin kopartılması gibi.

Modern uygarlığımızsa, bu denli acımasız değil. Öldür¬müyor: dağlayıp kol kesmiyor... Hatta pek çok aile özürlü çocuklarının yetişmesi ve topluma kazandırılması için Üze¬rine düşeni de yapıyor.

Ancak toplumun yaklaşımı, beyazın zenciye, zenginin fakire yaklaşımından pek farklı değil. Hatta insanlarımı¬zın hayvanlara yaklaşımından da!

Kimileri eski elbisesini onlara layık görür. Kimileri sa¬kat insanlara yardımı Tann'nın günahlarım bağışlaması İçin bir araç, kimileri ise bir mikrop. Bazılarıysa "ah, vah!" sızıldanmalarını bir ilaç gibi sunar özürlüye. Bazı işyerleri müşteri kaybetmek korkusuyla özürlülere iş vermez. Ve bütün bu davranışların gerçek nedenlerinin de özürlüler tarafından kavranılmadığı zannedilir.

Ya onlar?

Aslında fiziksel kusurunun kendisini bir insan olmaktan alıkoymadığının bilincindedir özürlü. Ve her insan gibi İdeallerinin peşindedir. ta ki imkansızlıklar karşısına bir du¬var örünceye kadar.

Sonrası...

Sonrası ümitsizliklerin, başarısızlıkların ve yaşamdan kopmanın arka arkaya dizildiği dönemdir. Umudun yerini, karamsarlık; hayalin yerini, kabus; ideallerin yerini, boşverdicilik, alır. Böylece gerçek bir karanlık yaratılmış olur.

Oysa, bu şartlara boyun eğme tembelliği onları kurtarmayacak, içine düşülen pasifik ve mücadele ruhu yitirilmişliği, haklı çıkmaya yetmeyecektir.

Bütün bu olumsuzluklara karşın mücadele etmeye kararlı insanlar da vardır.

Geniş sakatlar kitlesi içinde küçük bir azınlık olarak kalsalar da üstelik.

Tek başlarına doğal, örgütlü olarak mücadele azmi taşıyan insanlar.

İşte, Türkiye Görmezleri Eğitim ve Himaye Derneği de bu ÖRGÜTLÜ insanların OLUŞTURDUĞU kuruluşlardan biridir.

Tüzüğünde amacını, "tüm görmezleri tespit, teşhis, tedavi, eğitim, himaye etmek suretiyle topluma ve çalışma hayatına kazandırmak, görmeyenlerin sosyal ve kültürel yapılarını olumsuz yönde etkileyen faktörlerle gör¬mezliğin istismarı sonucunda menfaat elde eden kişi ve kuruluşlara engel olmak" olarak belirleyen Dernek, 1970 yılından bu yana çalışmalarını aralıksız sürdürmektedir.

Yazımızın başında farklı ortamların insanlarının sorun¬lara yaklaşımını olumlu ve olumsuz yanlarıyla örneklemiştik. Oysa bütün bu insanlar aynı dünyanın insanlarıdır. An¬cak kullanılan dilin farklılığı ve iletişim eksikliği, aynı yön¬deki düşüncelerin bile birleştirilmesine engel olmaktadır.

Özürlüler kendilerini anlatamamakta, toplum ve yetkililer ise onları anlayamamaktadır. Derneğimizce çıkarılan bu gazete, işte bu dil birliğini sağlayarak karşılıklı iletişimi ku¬racaktır.

Özelliği itibariyle kendi alanında ülkemizin ilk gazetesi olan Vurgu, topluma hitap edebilmek için normal gazete tarzında, özürlü ve dileyenlerin yararlanması açısından da Sesli Gazete olarak yayımlanacaktır.

İmkanlar yayın hayatında birlikteliği başarmamızı sağ¬ladı. Gelişen teknoloji, çağdaş anlayış ve iyi niyetli çaba¬ların bu başarıyı diğer alanlara da taşıyacağına inanıyo¬ruz.